Aylardır dünya çapında bir salgın hastalık ile mücadele
ediyoruz. Evlerden çıkamıyoruz, ne zaman biteceği de belli değil. Bunun yanında
alışmak zorunda olduğumuz bir şey daha var: maskeler.
Maskeler sıkıcı, terletiyor, bu sıralar bulmak da biraz zor.
Bunun yanında bir problemi daha var. Maske takanın yüz ifadesini görmekte
zorlanıyoruz. Burnu ile tiksinme hareketi yapsa göremiyoruz. Dudağını asimetrik
bir biçimde bizi küçümsese anlayamıyoruz. Aldatma keyfini gözlemleyemiyoruz.
Yüz ifadelerinin ne kadar önemli olduğunu şimdi daha iyi anladık sanırım.
Yüzümüzde 55 kas var ve binlerce yüz ifadesi yapabiliyorlar. Fakat yüzün
yarısından fazlası kapalı ise nasıl görebiliriz ki? Elbette beden dili ve
sözsüz sızıntıları yakalayarak.
Önce baş ve omuzların duruşlarına dikkat edin. Boynun açıkta
olacak şekilde tutulması rahatlığı ve özgüveni gösterirken, boynu saklayacak
şekilde kafasını gömen kişiler saklayacak bir şeylerinin olduğunu,
rahatsızlıklarını farkında olmadan iletirler. O pozisyonda başını eğerek
gözlerini diken çatık kaşlı birisini görüyorsanız da bu onun saldırı
hazırlığında olduğunu gösterebilir. Eğer boynunu gösterecek şekilde bir yana
doğru eğmişse teslimiyet göstergesidir ve onun bir yanlış yaptığını ve nasıl
anlatacağını bilemediğini düşündürebilir.
Boyun derisi ile oynamak, kişisel bir gerginliğin, stresin
işaretidir. Erkekler adem elmasının önündeki deri ile oynarken, kadınlar boyun
çukurunu örtmeye çalışır. Buralar maskenin gizleyemediği yerlerdendir.
Maske yüzün büyük kısmını kapatsa da gözler, kaşlar ve alın
açıktadır. Buralar da duygularla ilgili önemli ipuçları sağlar. Örneğin kısılmış
gözler, yoğunlaşma ve odaklanmayı gösterir. Kavga etmeye ve saldırmaya
hazırlanan kişilerde de gözlemlenir. Bir şeylerin yolunda gitmediği, kişinin
rahatsız olduğu, şüpheli olduğu, aynı fikirde olmadığı anlamları
çıkartılabilir.
Gözbebeklerini izlemek zordur, büyüyüp küçülmesini fark
etmek de kolay değildir. Fakat özellikle renkli gözlülerde ve açık havada bu
anlaşılabilir. Gözbebekleri normal irilikte ise bu bir sorun olmadığını
gösterir. Göz çukurlarının rahat duruşundan, kırışmamasından da anlaşılır bu. Fakat
bir anda küçülmesi bir şeylerin yolunda olmadığı, rahatsız olduğu, gördüğü ya da
duyduğu şeyden hoşlanmadığı anlamlarına gelir. Tam aksine büyümesinin de bazı önemli
mesajları vardır. İnsanlar hoşlandıkları şeyleri gördüklerinde gözbebekleri
irileşir. Cinsel çekici kişi ya da objeler de buna dahildir. Öte yandan
zihinsel olarak zorlandıklarında, yani zor bir problemi çözerken ya da bir
yalan uydurmaya çalışırken de gözbebekleri büyür.
Göz seğirmesi ve göz kapaklarının titremesi, daha sık göz kırpma
stresi, gerginliği, kaygıyı ve endişeyi ifade edebilir.
Kaş hareketleri son derece anlamlıdır. Pek çok duygumuzu
kaşlarımızla ifade eder ya da onlar aracılığı ile sızdırırız. Örneğin ikisi de
aynı anda yükselen ve inen kaşlar selam vermenin, görmekten hoşnut olmanın,
kabullenişin ifadesidir. Öte yandan yukarıda asılı kalan, özellikle de bir
tanesi yukarıda olan kaşlar stres, şüphe, gerginlik, sorgulama ifade eder. Siz bir
şey anlatırken maskeli arkadaşın tek kaşı yukarıda ise söylediklerinizi
inandırıcı bulmadığı ya da kabul etmediğini ifade eder. Kaşların birbirine
yaklaşması ya da çatılması ise öfkeyi, kaygıyı, gerginliği ve saldırganlığı
gösterir.
Son olarak alın kısmından bahsedeceğim. Alnımız çok şey
ifade eder. “Alnımda mı yazıyor?” ifadesi de aslında bunun bir yansımasıdır. Bebekler
bile karşılarındaki kişilerin alınlarına bakarak duygu ifadesi okurlar ve bir
bebeği aldatmak teorik olarak imkânsız gibidir.
Alın gerginliği, stres göstergesidir. Alnın kırışması da aynı
şekilde bir şeylerin ters gittiğini ifade eder. Normal bir ruh halinde alın
gergin olmaz, kırışmamış ve sakindir. Eğer karşınızdaki kişinin alnı terlemeye
başlamışsa, maskeden dolayı değilse stres kaynaklı olabilir. Ama bu durumun iyi
değerlendirilmesi gerekir. Kişinin şakak damarı çıkmış hatta atıyorsa bu çok
büyük bir ihtimalle stresi, kaygıyı, korkuyu bazen de heyecanı gösterir. Kaçmaya
ya da kavga etmeye hazırlanan kişilerin de şakak damarları atar.
Bunların yanı sıra kişilerin beden duruşları da mutlaka
değerlendirilmelidir. Dik duruş, rahat oturuş, göğsün açık tutulması, iletişim
kurarken tam olarak karşısındakine dönülmesi nasıl rahatlığı anlatıyorsa, tam
tersi hareketler rahatsızlık ve bir şeyleri saklama belirtisidir. Bu konularla
ilgili daha geniş bilgileri benim kaleme aldığım ve İnkılap Yayınları’ndan çıkan
Sözsüz Sızıntı 1 ve 2 kitaplarından ve Joe Navarro’nun kitaplarından
alınabilir. İletişim dolu günler dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder