StatCounter

25 Mart 2020 Çarşamba

Generalim Tankınız Ne Güçlü


Tankınız ne güçlü, generalim,
siler süpürür bir ormanı,
yüz insanı ezer geçer.
Ama bir kusurcuğu var:
İster bir sürücü.

Bombardıman uçağınız ne güçlü, generalim,
fırtınadan tez gider, filden zorlu.
Ama bir kusurcuğu var:
Usta ister yapacak.

İnsan dediğin nice işler görür, generalim,
bilir uçmasını, öldürmesini insan dediğin.
Ama bir kusurcuğu var:
Bilir düşünmesini de.


Bertolt Brecht
Çeviren: A. Kadir - A. Bezirci


Alman şair Brecht'in ne güzel şiiridir. Ne kadar güzel anlatır aslında kocaman sandığımız şeylerin aslında ne kadar küçük olduğunu bizlere.

Süper Güç ABD, dünyanın en güçlü ordusu. Dev uçak gemileri, sesten hızlı jetleri, hayalet uçakları, yenilmez sandıkları komandoları. Bunların hangisi bir dolu nefesin yerini alabilir. New York Belediye Başkanı solunum cihazı diye bağırıyor. Sayının azlığından yakınıyor. Uçak gemisi bir nefes verse?

Süper güçler ve süper hava savunma sistemleri. S-400'ler, 400 km öteden uçağı fark edip vuran sistemler. Ellerimize bulaşan virüsleri de yakalasalar keşke. Oysa o kadar küçük ve savunmasız görünüyorlar ki bir F-35 uçağına bakınca.

Suriye'den ne haber? Teröristler bile saklanıverdiler? Nerede o toprak hırsları? Nereye saklanacaklar şimdi?

Paris'te Fransa'nın milli günü için düzenlenen hava gösterilerinin bir provasını izledim. Uçaklar bitmek bilmedi. Ne kadar heybetli idiler. Gururla süzüldüler. Herkes hayranlıkla bakıyordu. Şimdi o güzelim Paris'ten ne acınası görüntüler geliyor. Markette bir kavanoz çikolata için birbirine giren kadın ve erkekleri görmediniz mi? Bezden yapılma bir maske için el açmış doktorlar. İngiltere'de kaderine terk edilmiş ihtiyarlar. Hani güneş hiç batmıyordu bu imparatorluğun üzerinden? 

Güzelliğine güvenme bir sivilce yeter, zenginliğine güvenme bir kıvılcım yeter. Ne güzel bir atasözü. Her şeyimiz ne kadar pamuk ipliğine bağlıymış. Bize sıradan gelen pek çok şey aslında ne kadar kıymetli lükslermiş. Ne kadar çok özlüyor insan. Kızılay Meydanı'nın o insanın üstüne üstüne gelen kalabalığı olmayınca aslında Kızılay da olmuyormuş.

Ben öğrenci olarak Ankara'ya ilk geldiğimde en yüksek bina Kızılay merkezindeki hala bomboş duran heyula idi. Şimdi her yer gökdelen oldu ama içinde çalışanları yok. Oysa bahçeli evler ne kadar kıymetli, en azından bir parça hava alabilmek için. 

Dev uçakların uçamadığı, gemilerin yüzemediği şu dünyada devletler için yine en kıymetli yatırım alanlarının tarım, eğitim ve sağlık olduğu bir kez daha ortaya çıkmadı mı? Küçücük Küba'nın havalı 60 tane doktoru İtalya'ya ulaştığında.

İçinde bulunduğumuz ve ne kadar süreceğini bilemediğimiz bu sıkıntılı Korona günlerinde umarım bunları bir kez daha düşünürüz. Bence hala geç kalmamışken.