Arkadaşlar ya da uzaktan tanıyan birilerinden bir whatsapp
mesajı geliyor “Müsait misin?” Daha neye müsait miyim sorusu cevaplanmamışken
kerhen bir evet yazıyorsunuz ve bir anda görüntülü arama çağrısı geliyor. Açsan
bir türlü, açmasan bir başka. Müsait misinden ne anlaşılır ki? Yani evet
hayattayım, ayaktayım da, bakalım o anda üstüm başım müsait mi? Fonda kütüphane
görseli var mı? Bunlarla ilgili hiçbir şey konuşmamışız. Mecburen açıyorsunuz
ve sıkıntılı bir biçimde konuşuyorsunuz.
Keza mesajlar için de aynı şey geçerli. Gecenin bir saatinde
herhangi bir mecradan mesaj: Hocam, Pazar günü akşamı saat 20’de Instagram
canlı yayınına katılır mısınız? Peki an itibariyle Perşembe saat 22:45
olmasının sizin için bir anlamı var mı? Üstelik ben işim icabı telefonu hiç
kapatmıyorum ve sıklıkla da sesi açık oluyor.Ama bu işle ilgili mesajlar için
geçerli. Onu atlatıyorsun, Facebook Messenger’den bir başka mesaj “Nbr
kardeşim?” Valla ne olsun kardeşim, uykudan uyanmış olduk, sen nasılsın?
Benim çocukluğum telefonların nadir olduğu, her evde
bulunmadığı zamanlara denk geldi. Sevgili öğretmenim Aysel Başer bizi sanırım
ikinci sınıftayken okul müdürünün odasına götürdü ve telefonla tanıştırdı.
Telefon ne işe yarar (iletişim aracıdır, muhabbet için değildi o zamanlar),
nasıl aranır, kendisini nasıl tanıtmalıdır, kim önce kapatmalıdır gibi telefon
nezaketine ilişkin konuları tek tek anlattı. Ne o gün aklımdan çıktı bir daha,
ne de öğretmenimin söyledikleri.
Fakat günümüzde bir iletişim çılgınlığı yaşanıyor. Pek çok
bağımsız mesajlaşma uygulamaları (whatsapp, telegram, BİP gibi) ve her türlü
sosyal medya platformları üzerinden mesaj gönderilebiliyor. Neden çılgınlık? En
son verilere göre Whatsapp üzerinden dünya genelinde dakikada 29 milyon, günde
ise 65 milyar mesaj gönderiliyor. WP gündelik hayatın da, çalışma hayatının da
merkezinde yer alıyor. Hal böyle olunca insanlar size her an ulaşabileceklerini
düşünüyorlar. Oysa mesajlaşma ile telefon nezaket kuralları çok da farklı değil.
Yani normalde telefonla arayamayacağınız saatlerde benzer şekilde mesaj da
atmamak gerek. Mesajı açmak da başka bir sorun. Acaba işyerinden mi, yoksa
ailevi önemli bir konu mu diye baktığınız anda karşı tarafa görüldü mesajını da
gönderiyorsunuz. Bu kez onun yaptığı nezaketsizliğe, sizin de görüp de cevap
vermeme nezaketsizliği ekleniyor. Buyur buradan yak durumu.
Daha bu yazıyı yazarken gece saat 23.21’de gelen mesajı
aktarayım size:
“Selamın aleyküm
komutanım nasılsınız? Valla beni soracak olursanız ben iyiyim ve elimden
geldiğince iyi olmaya çalışıyorum. Komutanım geçenlerde aklıma bir şey takıldı.
İnsanların para ile satın alıp alınamayacağını belirleyen psikolojik testler
acaba mevcut mudur? Mevcut ise bunlara nasıl ulaşabiliriz? Teşekkürler
komutanım” Sonunda ilgisiz emojiler filan. Ben de ona şu soruyu sordum:
“Tam da bu saatte mi aklına takıldı?” Tabii arkadaşımız mahcup oldu özür
diledi, ama olan olmuştu. Ben kendisini afişe ya da rencide edeyim diye
yazmıyorum bunları. Sadece artık genel olarak gözlemlediğim bir anlayıştan
bahsetmek istiyorum. Akşam saat sekizden sonra telefon etmekten haya eden bir
toplumdan evrildiğimiz dijital toplum işte tam anlamıyla budur.
Dijital dünya ve etkileşimli sosyal medyanın bireylerarası
mesafeyi kısalttığı doğrudur. Hiç tahmin etmediğiniz bir ünlü sizin yorumunuza
cevap verebiliyor, hatta beğenmediyse atar yapabiliyor. Az takipçili twitter
kullanıcıları bunu çok kullanıyor mesela, kitabın ortasından bir yorum yapıyor,
muhatabı tahrik olduysa değme keyfine, gelsin etkileşimler. Hiç beklemediğiniz
bir marka yazddıklarınızı beğenip size hediyeler gönderebiliyor. Yine bir ünlü
sizin özel mesajınıza karşılık verebiliyor. Bunlar aramızdaki mesafeleri hep
daraltan durumlar. Artık herkes hiç olmadığı kadar yakın bize. Fakat bu da
başka bir yanılsama yaratabiliyor. Aramızda teklifsiz bir iletişim biçiminin
olduğunu. Hâlbuki bu durum böyle değil. Evet, o kişi sizin evinize bir
instagram canlı yayını ile konuk olabilir. Bu sizin kontrolünüzdedir. İster
izler, ister izlemezsiniz. Ancak bu yakınlığı gecenin bir saati aynı kişiye
mesaj yazmaya gelince, orada işler değişiyor.
Canlı yayın teklifleri de başka bir mesele. Canlı yayın
yaparak etkileşim ve takipçi kazanma arzusu, insanları hiç tanımadıkları
uzmanlara ya da sanatçılara canlı yayın teklifi götürmekle başlayan zincir,
istekli olmayanlara ısrar etmek, kabul etmeyen kişilere hakaret ve sosyal medya
lincine kadar uzuyor. Whatsapp üzerinden bile tacize uğrayan insanlar var.
Bunları yapmamak gerek.
Gündelik hayatta bile görgü kuralları ve nezaket mumla
aranır hale gelirken, sayısız anonim profilin ardına saklanan kullanıcının tüm
görgü kurallarına uymasını beklemek bir hayal olmuş olabilir. Ancak yazdığınız,
çizdiğiniz, aradığınız kişinin tıpkı sizin gibi bir özel hayatının ve bir ailesinin
olduğunu, üretebilmek için önce düşünmesi ve çalışması gerektiğini lütfen
aklınızdan çıkartmayın. Çok yakınımız bile olsa video görüşmeye ya da aramaya
her zaman hazır olmayabileceğini ve ya da istekli olamayacağını kabul
etmeliyiz. Bunlar yeni dönemin gerçekleri.
Dijitalleşme hayatımızın içinde ve kaçacak yer yok. Her
türlü teknolojik yeniliğe ve ortama çok çabuk uyum sağlıyoruz. Aynı başarıyı
dijital mesafenin korunması ve dijital nezaket alanında da gösterebilmemizi
dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder