Babalık mazoşimdir. Bildiğiniz mazoşizm. Bu duygu başka ne ile açıklanabilir ki? Anne karnından kocaman insanlar olana kadar hep bir yürek ağrısı. Hep aman başına kötü bir şey gelmesin korkusu. Evden her çıktığında heyecanla geri dönmesini beklemek. Çocuklarla ilgili okuduğun ya da izlediğin her haberde yerine kendi çocuğunu koymak. Gözlerinden akan yaşlara engel olamama hali. Her dakika kaygı ve kalp ağrısı.
Belki de sadece ben böyleyim. Onu da bilmiyorum. Babam böyle kaygılı değildi mesela. Öyleyse de hiç belli etmemeyi başardı. Ben onu da yapamıyorum.
Ertuğrul Özkök'ün yazısından altı yaşındaki oğlunun kalbini başka bir kız çocuğuna tereddütsüz veren gazeteci babayı okudum biraz önce. Yıkıldım. Başka ne var ki beni böylesine ağlatabilecek bu dünyada. Doktorların ondan organları istediği anı düşündüm. Kendimi koydum o babanın yerine. Şimdi bile gözlerim yaşlar içinde.
Allah'ım nasıl daa sınıyorsun kullarını.
Son olarak Özkök'ün yazısının sonunu nasıl bağladığını da ekleyeyim. Başından sonuna kadar haberde olmayan bir ayrıntıyı vereceğini anlatıyor. "Az sonra" gazeteciliği yani. Neymiş biliyor musunuz? Oğlan Türk kız da Kürt'müş.
Eee? Bu mu çıkarımın? Bu mu anlayışın? Buna mı dikkat ettin? Yazarken bunu hiç sıkılmadın mı?
Doğuştan günahsız kabul edilen bir anlayışın altı yaşındaki çocuklarını mı kamplara ayırıyorsun? Biz seni Ahmet Kaya'dan da biliriz.
Pabucumun sosyoloğu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder